HomeEditörden

İran-İsrail Savaşının Türkiye ve Dünya Ekonomisine Etkisi

Faiz İndirimleri Ne Kadar Faydalı
Türkiye’nin Enflasyonla Mücadelesi: Zorlu Yollar, Yeni Stratejiler
ChatGPT’ye Sorduk

Orta Doğu’da yeniden alevlenen İran-İsrail savaşı, başta bölge halkları olmak üzere tüm insanlık için son derece trajik sonuçlar doğuruyor. Yaşamını yitiren siviller, yerinden edilen yüz binlerce insan, yok edilen altyapılar ve ortaya çıkan insani krizler savaşın en acı ve en ağır yönlerini oluşturuyor. Elbette bu yaşananların insani boyutu her türlü ekonomik ve siyasi değerlendirmeden çok daha öncelikli ve önemlidir. Ancak bu yazıda, söz konusu savaşın ekonomik yansımalarını değerlendirmeye çalışacağım. Çünkü günümüzde bölgesel çatışmalar, yalnızca sınırları aşan birer güvenlik sorunu değil, aynı zamanda küresel ekonomi üzerinde de derin etkiler yaratan kırılganlıklardır.

Orta Doğu’da yıllardır süregelen jeopolitik gerilimler, 2025 yılında yeni bir boyut kazandı. İran ile İsrail arasında yaşanan doğrudan çatışmalar, bölgeyi yalnızca siyasi olarak değil, ekonomik anlamda da derinden sarsıyor. Küresel ekonomide pandemi sonrası toparlanma tam ivme kazanmışken, bu savaşın etkileri Türkiye’den Avrupa’ya, Çin’den ABD’ye kadar pek çok ülkeyi zorluyor.

Her şeyden önce, savaşın en çarpıcı ekonomik sonucu enerji fiyatlarında gözlemlendi. İran’ın Hürmüz Boğazı üzerinden gerçekleştirdiği petrol sevkiyatları dünya petrol arzının önemli bir kısmını oluşturuyor. Savaşın yayılması ve boğaz çevresinde güvenliğin azalması, petrol fiyatlarını hızla yukarı çekti. Brent petrol varil fiyatı kısa sürede 100 dolar seviyesini aşarken, bu artış enerjiye bağımlı tüm sektörlerde maliyetleri yükseltti.

Türkiye açısından bakıldığında, enerji ithalatına büyük ölçüde bağımlı olan bir ekonomi olarak bu artış ciddi bir tehdit oluşturuyor. Döviz kuru baskısı altında kalan Türkiye ekonomisi, artan petrol ve doğalgaz fiyatları nedeniyle hem enflasyonla mücadelede zorlanıyor hem de cari açığın yeniden büyümesiyle karşı karşıya kalıyor. Özellikle ulaşım, üretim ve tarım gibi enerji yoğun sektörler bu gelişmeden doğrudan etkileniyor.

Savaş ortamının küresel tedarik zincirlerini de sekteye uğratması, Türkiye’nin dış ticaretini dolaylı olarak etkiliyor. İran üzerinden gelen kara taşımacılığı hattının kapanması, Orta Asya ve Uzak Doğu ile bağlantıyı zorlaştırıyor. Ayrıca, savaşın daha geniş çaplı bir bölgesel krize evrilmesi durumunda, Türkiye’nin ihracat yaptığı komşu pazarlarda da talep daralması yaşanabilir. Bu durumda Avrupa’daki azalan talebe bir de komşularımız eklenir ise ihracatçı çok zor duruma düşebilir.

Küresel düzeyde ise enflasyon baskısı yeniden yükselirken, merkez bankaları faiz politikalarını gözden geçirmek zorunda kalıyor. Bu durum, gelişmekte olan ülkeler için sermaye girişlerinde azalma ve döviz kurlarında istikrarsızlık anlamına geliyor. Türkiye gibi dış finansmana ihtiyaç duyan ekonomiler için bu büyük bir kırılganlık yaratıyor.

Sonuç olarak, İran-İsrail savaşı sadece askeri ya da siyasi bir mesele olmaktan çok öte; enerji, ticaret, finans ve üretim alanlarında zincirleme etkilere yol açan çok katmanlı bir kriz niteliği taşıyor. Türkiye özelinde, savaşın etkileri daha yüksek enerji maliyetleri, artan enflasyon ve dış ticarette zorluklar olarak kendini gösteriyor. Küresel ölçekte ise ekonomik belirsizlik, yatırım iştahında azalma ve jeopolitik risk primlerinde artışla sonuçlanıyor. Bu gelişmeler, dünya ekonomisinin dayanıklılığını ve politika yapıcıların esnekliğini bir kez daha test ediyor.