Öfkenizi bastırmaya çalışmak yerine, öfkelenmemeği öğrenmek Duygularınızla baş etmeyi kolaylaştırır.
Bazen olayların üstesinden gelemediğimizi çok belirgin bir şekilde herkese fark ettiririz. Öfke, kin, hırs, haset gibi aşırı uç duygularla yaşar, insanlara bağırarak dargınlıkları ve sorunları ileri zamana taşırız. Ve ileri zamanlarda da bu sorunlarla uğraşırız.
Aslında düşüncelerin, sağlıklı ve sağlıksız olarak genelde iki şekli vardır. Birincisinde karşımızdakine empati ile yaklaşıp kişisel hâkimiyetimizi koruyabiliriz. İkincisinde ise karşımızdakini dinlemeden, anlamadan ve elimizde kesin bilgiler olmadan hareket ederiz. Kendimizi öfkelendirecek ön yargılı düşüncelerle, olumsuz şeyler yaparız.
Kontrol edilememiş duyguların, kendimize ve çevremize büyük zararları vardır. Öfke, kin ve kıskançlık gibi başkalarına zarar verecek tüm düşünce ve tutumlar, olumsuz duygulara sonra da davranışlara dönüşür. Olumsuz duygular, insanı geriletir ve hatta bazen hayatları karartır. Hapishaneleri dolduran, ayrılıklara, pişmanlıklara neden olan bu duyguların kontrol edilmeyişidir.
Olumsuz duyguların etkisiyle başkalarına zarar verme düşüncesi aslında insanın kendisine de zarar vermesidir. Hem psikolojik olarak hem de sosyal ve manevi olarak. Kinci ve kıskanç insanda huzur olmaz sözü, bu konuyu çok iyi açıklıyor. Çünkü kötü düşüncelerin bedeli huzursuzlukla ve mutsuzlukla ödeniyor.
Üstesinden gelebileceğimiz konularda sakin ve mantıklı hareket ederiz. Her şeyin yolunda gittiği zamanlarda herkes kendisini kontrol edebilir. Önemli olan zor zamanlarda kendimizi kontrol edebilmektir. Hatta bu bile yetmez; zor zamanlarda karşımızdakini de ikna edebilmemiz gerekir. İşte zor olan ve yapılması gereken tam olarak budur. Kişisel hâkimiyet ve ikna.
Kendinizi duygularınızla savaşacağınız bir noktaya getirmemeyi öğrenmelisiniz. Öfkenizi her olayda ön plana çıkarırsanız, sonraki zor anlarınızda, öfkenizi tekrarlarsınız ve artırırsınız. Sonra da bu alışkanlık haline gelir ve doğru kararlar veremezsiniz.
Hata önleyici ve olumlu bir düşünce sistemine sahip olmak, duyguların şiddetini azaltır. Karşı tarafın hatalı olduğunu düşündükçe de öfkemiz artar. Oysa bilerek yapmadı, herkese karşı böyle, onun cahilliğini önemsemeye gerek yok, sorunları ve sıkıntıları var, gibi çatışma önleyici yaklaşımlar gereklidir. Bu empatik düşünce sistemi insanları olduğu gibi kabul etmemize yardımcı olur. İyi şeyler yapmak, kendinize hâkim olabilmek için de bahaneleriniz olsun derim. Bu yaklaşımla küçük sorunlara ve insanların yaptıklarına takılıp kalmamış oluruz. Bu süreç bizi geliştirir, hatalarımızı azaltır ve toplum içinde saygınlık kazandırır.
Gördüğümüz bir yanlışı kasten kendimize yapılmış gibi düşünmek, ona bir ders vermeye kalkmak, bizi yolumuzdan ve amacımızdan uzaklaştırır. Zarar vermeye çalıştığımız sürece zarar göreceğimiz kesindir. Bu önerim, hak aramayı veya onurumuzu korumayı bırakma meselesi değildir. Basit ve küçük şeylere ve insanlara takılmama meselesidir. İşimize bakma meselesidir. Unutmamalıyız ki, bizim işlerimizi ve görevlerimizi bizden başka kimse yapmayacaktır.
Peki ya kötü duygularımızın etkisinde kalıp olumsuz insanlara takılırsak ne olur?
Konuya kendimden örnek vermek istiyorum. Önceleri trafikte magandalık yapanlara, kullandığım aracın önüne hızlıca giren veya yolda zik zak çizen sürücülere öfkelenip tepki gösteriyordum. Ve onlara kızdığımdan dolayı yanlış yola girdiğim zamanlar oluyordu. Şimdi ise maganda dediğimiz bu kişilerle kafamı meşgul etmiyorum. Çünkü onların derdi benimle değil. Belki de yıllar önce çok sevdiği biri onu terk etmiş olabilir. Bu olay onun kendisini küçük görmesine ve böylece kendisini trafikte ispatlamaya çalışmasına neden olmuş olabilir. Ya da hayatta hiçbir başarısı yoktur. Bu yüzdende kendisini gösterme çabası vardır. Çok büyük ihtimalle bu nedenlerden dolayı trafikte bu hareketleri yapıyor olabilir. Bu gibi yaklaşımlar, bizim kişisel hâkimiyetimizi güçlendirecektir.
E Kablo Elektrik Proje Satış Yöneticisi – Hakan Hündür