Norma Standart, Norma Sert, Rostest Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Sabri AKTEN
Teknolojik gelişmelerin hızla şekillendirdiği dünyamızda, yapay zeka (YZ) ve otomasyon teknolojilerinin ekonomik etkileri giderek daha fazla konuşulmaya başlandığının farkındayız. YZ ve otomasyon, sadece üretim süreçlerini değil, aynı zamanda iş gücü piyasasını, ticaretin yapısını ve genel ekonomik denklemleri de değiştirmeye aday olmuştur.
YZ ve otomasyonun en dikkat çekici etkilerinden biri, iş gücü piyasasında yaşanan değişimdir. Birçok iş, makineler ve robotlar tarafından yapılabilir hale gelirken, özellikle üretim sektöründe insan iş gücünün yerini robotlar almaya başlamaktadır. Bu durum, geleneksel işlerin azalmasına ve yeni işlerin ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Özellikle, veri analisti, yazılım geliştirici, robot teknisyeni ve yapay zeka uzmanı gibi meslekler daha fazla talep görmektedir.
Ancak, otomasyonun ilerlemesiyle birlikte bazı endişeler de ortaya çıkmaktadır. İşsizlik oranlarının artması, gelir eşitsizliğinin derinleşmesi ve sosyal huzursuzluklar bu teknolojilerin olumsuz ekonomik etkilerindendir. Otomasyonun, özellikle düşük vasıflı iş gücü üzerinde daha büyük bir etkisi olduğu görülmektedir. Bu da, iş gücünün becerilerini geliştirmesi ve yeni mesleklere yönelmesi gerekliliğini doğurur.
Öte yandan, yapay zeka ve otomasyon teknolojileri, üretkenliği büyük ölçüde artırabilmektedir. Verimlilik artışı, daha az kaynakla daha fazla üretim yapılabilmesi anlamına gelir ve bu da ekonomik büyümeyi teşvik eder. Otomasyon sayesinde, işletmeler üretim maliyetlerini düşürebilir, hata oranlarını azaltabilir ve hızla değişen pazarlara daha hızlı tepki verebilirler.
Otomasyonun, hizmet sektöründeki işlemlerden de büyük ölçüde fayda sağladığı görülmektedir. Örneğin, bankacılık ve perakende sektörlerinde, müşterilere otomatik hizmetler sunan yapay zeka uygulamaları, operasyonel maliyetleri düşürürken, hizmet kalitesini de artırmaktadır.
Yapay zeka ve otomasyonun ekonomilere etkisi sadece içsel değil, küresel ölçekte de hissedilmektedir. Otomasyonun hız kazanması, gelişmiş ekonomilerin üretkenliğini artırırken, gelişmekte olan ekonomilerdeki iş gücü talebinin azalmasına yol açabilir. Bu durum, küresel iş gücü piyasasında dengesizlikler yaratabilir. Örneğin, düşük maliyetli iş gücü sağlayan ülkelerde iş kayıpları yaşanırken, yüksek teknolojili iş gücüne sahip ülkeler avantajlı duruma gelebilir.
Bunun yanı sıra, gelişmiş ülkelerdeki büyük şirketler, yapay zeka ve otomasyon sayesinde daha verimli ve rekabetçi hale gelirken, küçük ve orta ölçekli işletmeler bu teknolojileri benimseme konusunda zorluklar yaşayabilir. Bu durum, gelir eşitsizliğini daha da derinleştirebilir ve ekonomik adaletsizliği artırabilir.
Yapay zeka ve otomasyonun ekonomik etkilerinin pozitif olabilmesi için, iş gücünün bu değişime uyum sağlaması gerekmektedir. Bu bağlamda eğitim politikalarının önem kazandığı bir döneme giriyoruz. Yeni iş gücü becerilerinin kazanılması, iş gücü piyasasında yer almak için hayati önem taşımaktadır. Otomasyon ve yapay zeka alanında eğitim almak, bireylerin yeni iş alanlarına adım atabilmesini sağlayacak ve eski işlerin yerini alacak yenilikçi alanlarda kariyer yapmalarına olanak tanıyacaktır.
Yapay zeka ve otomasyon, hem fırsatlar hem de zorluklar sunan büyük bir dönüşümün kapılarını aralıyor. Verimlilik artışı, maliyet düşüşleri ve yeni iş alanları gibi olumlu ekonomik etkiler, iş gücü piyasasında dönüşüm gerekliliklerini de beraberinde getiriyor. Ancak, bu teknolojilerin ekonomik etkilerinin sosyal adaletle uyum içinde olması için devletlerin, şirketlerin ve bireylerin iş birliği içinde olması önemlidir.
Teknolojinin hayatımıza kattığı bu dönüşüm, uzun vadede ekonomik büyümeyi desteklese de, toplumsal eşitsizliklerin daha da derinleşmemesi için dikkatle yönetilmesi gereken bir süreçtir. YZ ve otomasyonun ekonomik etkilerini en iyi şekilde anlamak ve bu değişimlere uygun politikalar geliştirmek, gelecekteki ekonomik denklemleri belirleyecektir.