Doğu’yu Batı’ya Üstün Kılamaz Mıyız?

1.4.2022

Baştan özetlemiş olayım; Gelişmiş medeniyet: öğren + öğret + üret + çalma, Gelişmemiş medeniyet: öğrenme + öğrensen dahi başkasına öğretme + üretme + çal

Doğu ve Batı medeniyetlerinin gelişebilme ya da gelişememe sebeplerini, aralarında ki ekonomik uçurumu ve çok daha fazlasını Niall Ferguson’ın Civilization: The West and the Rest(Uygarlık: Batı ve Ötekiler) kitabı ile kaleme almış. Bende ziyadesiyle etkilendiğim bu kitabın naçizane analizini yapacağım.

Niall Ferguson kitabında; ‘Nasıl oldu da 15.yy’da Avrupa Kıtası’nın batısına yerleşmiş bir avuç insan 500 yıl sonra(20.yy’da) yeryüzünün yüzde ellisine ve zenginliğin yüzde seksenine sahip oldular?’ sorusuna cevap arıyor. Ben bu sorunun cevaplarını sizler için birkaç başlık altında topladım.

Ferguson’a göre Doğu’nun Batı’dan geri kalmasının başlıca sebepleri;

Serbest rekabet mottosunda kurulmuş bir ekonomik sistem; Hiç kimsenin ayrıcalıklı olmadığı, torpilin bahsi dahi geçmediği bir sistem oturtmuş Avrupa. Biz bunu üniversitelerimizde ‘Etik’ başlığı altında derslerimize konu ediyoruz. Doğu kültüründe cahile ve bilgisize aman yazıktır bakış açısı hakimken, Batı diye adlandırdığımız ülkelerde, konu hakkında en ufak bir bilgi sahibi olmayan insanlara asla taviz verilmemekte ve torpil yapılmamaktadır. Yani her koyun kendi bacağından asılmaktadır.

Bilimsel düşünce metodu; Doğu her ne kadar 17.yy’a kadar bilim alanında Batı’ya karşı net üstünlük sağlamış olsa da, Batı geriden gelip Doğu ilimine tur bindirmiş gibi görünüyor. Bunun sebepleri ise sorgulama kültüründen geçiyor olsa gerek. Bilimsel düşüncelere önem veren toplumlar ünvanından ya da soyadından dolayı meşhur olan birini omuzlarında taşımak yerine, bilim insanını omuzlarında taşımayı tercih ederler. Bilim insanlarına saygı duyarlar. Fark en baştan toplumların bilime bakış açısında başlıyor.

Hukukun üstünlüğü; Doğu’ya baktığımızda devletlerin hukuk sistemine müdahaleleri ile karşılaşabiliriz fakat bu durum Batı’da tam tersidir. Batı kültüründe ‘sen benim kim olduğumu biliyor musun?’ cümlesini işitmemiz neredeyse imkansızdır.

Tüketim alışkanlığı; Doğu’da halk fakir, devlet ise zengindir ve bu yüzden halk her zaman devletten medet umar. Batı’da ise durum tam aksi yönde, halk ne kadar zenginleşirse o kadar tüketir, ve ekonomi de buna paralel olarak o kadar büyür anlayışı hakimdir.

Bu kitaptan, diğer kaynaklardan ve gözlemlerimizden bu sebepleri çok daha fazla arttırabiliriz ama işin aslı medeniyet kavramıdır. Düşünceme göre medeniyete giden yol ne Avrupa Birliği’nden ne İslam İşbirliği Teşkilatından ne de başka bir oluşumdan geçiyor. İşin özü aslında sosyoekonomik olarak mümkün olduğunca hızlı kalkınmak, her alanda milli üretime önem vermek, orta sınıfı olarak adlandırdığımız kitleleri nüfusun en az yüzde doksanı haline getirebilmek, hukukun üstünlüğünü tartışılmaz bir kültür haline getirebilmek, bilime ve ilime önem vermek… 
Doğu’yu Batı’ya üstün kılmak fikrini gerçekleştirebileceğimiz, önayak olup örnek gösterilebileceğiz topraklarda yaşıyoruz. Bunun farkına varmalıyız.

Ata’mızdan günümüzün ve yazımın anlam ve önemine ziyadesiyle uyan öğütler;

• Komşuların iç işlerine karışmayın,
• Rusya’yı tahrik etmeyin,
• Arap ülkelerinin aralarındaki anlaşmazlıklara karışmayın,
• Sormadan kimseye akıl vermeyin,
• Batı kültürünü benimseyin, fakat onların emperyalist emellerine alet olmayın.

Tüm okuyucularımıza sabır ve bereket dolu bir Ramazan ayı diliyorum.