Kur Korumalı Mevduat ve USD/TL Paritesi

18.1.2022

Öncelikle ekonomi yönetiminin geçtiğimiz günlerde açıklamış olduğu 'Kur Korumalı TL Vadeli Mevduat' yatırım enstrümanının halk nezdinde yeterince anlaşılmadığını düşünüyorum ve herkesin anlayacağı bir dilde anlatmak istiyorum. Çünkü mevduat ürünü ülkemizde en çok tercih edilen yatırım enstrümanı olarak yer alıyor.

Ürünün yatırım ve tasarruf sahiplerine vadettiği şey; TL’yi Amerikan Doları’na çevirmeden, TL olarak mevduata yatırıp sabit getiri(yıllık bazda maksimum %17) elde ederken bunun yanında, eğer tercih ettiğin süre zarfında(3-6-9-12 ay) Türk Lirası Amerikan Doları karşısında banka ile anlaşmış olduğun faiz getirisinden daha fazla değer kaybeder ise arasındaki farkı hazine(Maliye Bakanlığı) karşılayacak. Yatırım ve tasarruf sahipleri ise hem sabit getiri elde ederken hem de doların olası değer kaybı senaryosundan yatırımlarını koruyabilecekler. Yani günün sonunda devlet vatandaşını dolara karşı ‘hedge’ etmiş oluyor.

Bu üründen tüzel kişilikler hariç herkes yararlanabilecek ve üründen stopaj alınmayacak. Bunun yanında sisteme giriş-çıkış için herhangi bir limit koyulmamış durumda ama vade öncesi bozulan hesaplar doğrudan vadesize dönüşüp, tasarruf sahibine herhangi bir faiz getirisi sağlamayacak.

Gelin örnek ile açıklayalım;
Yatırım: 100.000 TL($7.752)
Faiz Getirisi: %17(yıllık)

Başlangıç Kuru: 12,90

Vade Sonu Kur: 13,50
Vade: 3 Ay
Faiz Getirisi: 3.500 TL
Ürünün Ek Getirisi(Dolar kuru artışı ve faiz getirisi arasındaki fark): 996 TL

Dönem Sonu Net Getiri: 4.496 TL

Ortaya çıkarılan bu ürün 94 yılında uygulanandan çok daha akılcı görünüyor fakat uzun uzadıya yorumlayabilmek için bence ilk vade dönüşlerini(3 ay) beklememiz gerekiyor ki piyasaya ve döviz kurlarına etkisini test edebilelim.

Yeni uygulanan ekonomi modeli ile düşük faiz, düşük enflasyon ve yüksek ihracat rakamları ile beraber cari dengede fazla verilmesi hedefleniyor. Bu model uygulanırken ise Keynes’in faiz-enflasyon ilişkisi üzerine yazmış ve kanıtlamış olduğu hipotezi tamamen göz ardı ediliyor. Geçtiğimiz haftalarda 110 sayfalık bir akademik makalem çok kıymetli jüri üyeleri Prof.Dr.Emre Alkin, Prof.Dr. Saim Kılıç ve Prof.Dr Argun Karacabey hocalarım tarafından oybirliği ile onaylandı ve yayınlanması için uygun bulundu. ‘Döviz Kuru ve Faiz Oranlarının BİST100 Üzerine Etkisi’ başlıklı ekonometrik analiz yöntemi ile yazdığım makalemi son haline getirebilmek için bir buçuk senemi literatür araştırması ile geçirdim. Ve üzülerek belirtmem gerekir ki araştırma sürecimde hiç bizimkine benzer bir uygulama karşıma çıkmadı. Ama umudumu yitirmedim, Keynes’i bile yanıltırız belki belli mi olur?

Gelelim döviz kuruna. Son bakan değişikliğinden sonra uygulanan politikalar ve ortaya çıkartılan yeni enstrümanlar ile dolar kuru 18 bandından yaklaşık %45 aşağı çekilmiş ve yazımı yazdığım sıralarda ise 13 bandında seyrediyor. Bu sevindirici gelişmenin piyasaya kalıcı etki etmesi için rakamlardan bağımsız olarak, dalgalanmaların kesinlikle önüne geçilmesi ve sakin bir kur ortamı oluşturulması gerekiyor.

Faiz oranları noktasına değinecek olur isek; Merkez Bankası faizleri düşürdükçe garip bir şekilde bankaların mevduat ve kredi faizleri artıyor. Garip filan değil aslında, dikkat çekmek için garipsiyorum. Bankalar piyasa riskleri azalmadıkça faizlerini aşağı çekmeyeceklerdir. Piyasada oluşan riskler ise sadece MB’nin faizleri aşağı çekerek engelleyebileceği bir durum değil. Olaya bir bütün olarak bakıp, sabırlı olmak gerekiyor. Şubat yazımda 2000’den bu yana döviz kurunun serüvenini anlatacağım, her şey daha net yerine oturacaktır.